Aile ve Boşanma Hukuku

Aile kurumu insanlıkla aynı tarihi geçmişe sahiptir.İnsanoğlu var olduğundan beri kadın ve erkek maddi ve manevi anlamda birbirinin destekliğine ihtiyaç duymuş,birbirini yanında hissetmek istemiştir.Aile aynı zamanda tüm toplumların temelini teşkil etmiş,bu birlikteliğin korunması ve geliştirilmesi ayrıca toplum açısından özel bir yere sahip olmuştur.

Tüm bunların yanında,bir arada yaşayan tüm insanlar gibi aile içinde de çeşitli nedenlerle uyuşmazlıklar çıkmış ve bu uyuşmazlıkları çözülmesi toplum açısından olduğu kadar dini inanış açısından da önemli bir yer tutmuştur.Aile hukukuna ilişkin çok çeşitli ihtilaflar var olmuş olup bunlardan en önemlisi boşanmadır.Boşanma,geçerli olarak kurulmuş bir evlenmenin eşlerin sağlığında kanunda öngörülen sebep ve koşullara dayanarak mahkeme kararıyla sona erdirilmesidir.Aile hukukuna ilişkin ihtilaflar çok çeşitli olup bunlar genel olarak;

-Boşanma davası

-Nişanın bozulmasından kaynaklanan davalar

-Evlenmeye izin davası

-Kadın için bekleme(iddet) müddetinin kaldırılması davası

-Evlenmenin hükümsüzlüğüne ilişkin davalar

-Velayete ilişkin davalar

-Çocukla kişisel ilişki kurulması davası

-Nafaka davaları

-Maddi ve manevi tazminat davaları

-Ziynet ve çeyiz alacağı davası

-Evlat edinmeye ve soy bağına ilişkin davalar gibi sayılabilir.

Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Sed imperdiet libero id nisi euismod, sed porta est consectetur. Vestibulum auctor felis eget orci semper vestibulum. Pellentesque ultricies nibh gravida, accumsan libero luctus, molestie nunc.

Boşanma davası kanunda öngörülmüş olan sebeplerden birine dayanarak eşlerden birinin diğer eş aleyhine boşanma talebi ile Aile mahkemeleri nezdinde açtığı dava türüdür. Hukukumuzda boşanma davaları çekişmeli ve anlaşmalı olmak üzere iki şekilde açılabilir. Anlaşmalı boşanma tarafların boşanmaya bağlı tüm hususlarda karşılıklı olarak anlaşmaları ile gerçekleşen boşanma türüdür. Anlaşmalı boşanmanın gerçekleşebilmesi için eşlerin ( müşterek çocukların velayeti, ziynet iadesi, nafaka, mal paylaşımı, maddi-manevi tazminat) boşanma halinde boşanma davası ile karara bağlanması gereken tüm hususlarda anlaşmış olmaları ve mahkemece yapılacak olan duruşmaya bizzat katılmaları gerekmektedir. Boşanma ile karara bağlanması gereken hususlardan birinde dahi eşlerin anlaşamaması halinde anlaşmalı boşanma gerçekleştirilememektedir. Bu durumda anlaşmalı boşanma olarak mahkemeye yapılan başvuruya mahkemece çekişmeli boşanma olarak devam edilmektedir. Çekişmeli boşanma ise eşlerden birinin diğer eş aleyhine tek taraflı olarak dava açması ile gerçekleşen boşanma türüdür. Çekişmeli boşanma davası açabilmek için dava açan tarafın evlilik birliğinin bozulmasına sebebiyet veren olaylarda kusursuz olması gerekmemektedir. Tamamen veya az kusurlu eş de diğer eş aleyhine çekişmeli boşanma davası açabilir.  Eşlerin dava açması için kusursuz olması gerekmese de tarafların evlilik birliğinin bozulmasına sebebiyet veren kusurlu hal ve tutumları mahkemece boşanmaya bağlı mal paylaşımı, maddi-manevi tazminat, nafaka, ziynet iadesi vs. taleplerin karara bağlanmasında göz önüne alınmaktadır.  Yargılamanın sağlıklı ilerleyebilmesi, tarafların hak kaybına uğramaması için boşanma davalarında uzman avukat yardımı alınması taraflar için son derece faydalı olacaktır. Ofisimizde  alanında uzman avukatlarımız ile aile hukuku ve boşanma davalarında, danışmanlık ve avukatlık hizmeti sağlanmakta ve bu amaçla hukuk büroları ve alanında uzman kişi ve kurumlarla işbirliği içerisinde çalışılmaktadır.
Ülkemizde bulunan yabancılar çeşitli hak ve yükümlülüklere sahiptir. İkamet izinleri bu hak ve yükümlülükler çerçevesinde yabancıların ülkemizde kalışlarının yasal zeminini oluşturmaktadır. 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununa göre ikamet izni Türkiyede kalmak isteyen yabancılara verilen izin belgesidir. İlgili makamlar tarafından düzenlenen bu izin belgesi yabancılara Türkiyede belirli bir süreliğine, belirli bir yerde yaşama hakkı vermektedir. İkamet izni, yabancıların kendileri veya vekilleri aracılığı ile istenilen evraklarla başvurmaları ve gerekli şartları taşımaları halinde verilmektedir. Yabancıların Türk Vatandaşlığı kazanmaları usul ve esasları Türk, Vatandaşlığı Kanunu ve Türk Vatandaşlığı Kanununun uygulanmasına ilişkin yönetmelik ile düzenlenmiştir.  Türk Hukukunda vatandaşlık, Soy bağı, doğum yeri, sonradan kazanılma ve yetkili makam kararı ile Türk vatandaşlığı kazanma usülleri ile gerçekleşmektedir.  Türk hukukunda düzenlenen vatandaşlık hakkı kazanma usüllerinden uygulamada en çok karşılaşılan usul Yetkili Makam Kararı ile vatandaşlık kazanma usulüdür. Türk Vatandaşlığı kanununda, Yetkili makam kararı ile vatandaşlık alma usulünde, Türk vatandaşlığı almak isteyen yabancıların vatandaşlık alabilmelerini belli şartları taşımalarına bağlanmıştır. Kısaca bu şartlardan bahsedecek olursak Türk Vatandaşlığına hak kazanmak isteyen yabancıların; Kendi millî kanununa, vatansız ise Türk kanunlarına göre ergin ve ayırt etme gücüne sahip olması, Başvuru tarihinden geriye doğru Türkiye’de kesintisiz beş yıl ikamet etmiş olması,   Türkiye’de yerleşmeye karar verdiğini davranışları ile teyit etmiş olması,   Genel sağlık bakımından tehlike teşkil eden bir hastalığı bulunmaması,   Yeteri kadar Türkçe konuşabilmesi,   Türkiye’de kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin geçimini sağlayacak gelire veya mesleğe sahip olması,   Millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmaması şartları  gibi birtakım şartlar aranmaktadır.   Ayrıca Türk Vatandaşlığı Kanunu ve Yönetmeliğince düzenlenen yetkili makam kararı ile vatandaşlığın kazanılma hallerinden biri deyabancıların Türkiyede gayrimenkul satın alarak aileleri ile birlikte Türk vatandaşı olma hakkı kazanmaları usulüdür. 2018 yılı öncesinde yabancıların gayrimenkul almak sureti ile aileleri ile birlikte Türk vatandaşlığı hakkı kazanabilmeleri için 1.000.000-USD(Birmilyondolar) değerinde gayrimenkul satın almış olmaları gerekmekte idi. Ancak 2018 yılında Türk Vatandaşlığı Kanununda yapılan değişiklikle yabancıların aileleri ile birlikte Türk vatandaşlığı alma hakkı kazanabilmeleri için satın almaları gereken gayrimenkul değeri 1.000.000-USD(Birmilyondolar)’dan 250.000-USD(İkiyüzellibindolar)’a düşürülmüştür. Yabancıların Türk vatandaşlığı başvurularının reddedilmemesi için başvuru evraklarının eksiksiz olması ve başvuru işlemlerinin uzman rehberliğinde yapılması gerekmektedir. Ofisimizde yabancılar hukuku, yabancıların ikamet izni ve Türk vatandaşlığı kazanma hakkı alanında uzman avukatlarımız ile danışmanlık ve rehberlik  hizmeti sağlanmakta, bu amaçla uzman kişi ve kurumlarla da işbirliği içerisinde çalışılmaktadır.  Web sitemizde yer alan soru formundan, ofisimizi arayarak veya ofisimize gelerek bir kahvemizi içip bizlerle tanışabilirsiniz.
Hukukumuzda Çek ve Senetler (bonolar) Türk Ticaret Kanunu ile kambiyo senetleri arasında düzenlenmiştir. Kambiyo senetlerine bağlanmış alacağı bulunan alacaklının alacağının ödenmemesi halinde,alacaklı bu kambiyo senetlerine dayalı alacağını, kambiyo senetlerine özgü haciz  yolu ile icra takibi başlatarak tahsil etme hakkına sahiptir. İcra müdürü, alacaklının takip talebiyle birlikte ibraz edilen çekin, senedin (İİK 167/2) kambiyo senedi vasfını haiz olduğunu görürse, borçluya ödeme emri göndermektedir.  İcra müdürü takibe dayanak yapılan senedin kambiyo vasfına haiz olup olmadığını resen inceler. Kambiyo senedinin, poliçe, bono veya çek olmasına göre TK’da öngörülen şekil şartlarını taşıyıp taşımadığına bakar. Buna göre, takip dayanağı poliçenin TK 671’de, bononun TK 776’da ve çekin TK 780’de sayılan (zorunlu) unsurları taşıması gerekmektedir. Bu maddelerde sayılan unsurlardan birini veya birkaçını içermeyen poliçe, bono ya da çek, TK 672/2-4, TK 777/2-4 ile TK 781/2 ve 3’te öngörülen haller dışında kambiyo senedi vasfını haiz değildir. Bu yüzden kanunda düzenlenen zorunlu unsurları taşımayan çek ve senet, kambiyo senetlerine özgü takibe dayanak da olamayacaktır.  Alacaklının hak kaybına uğramaması ve  alacağın tahsili için doğru icra takip ve haciz yolunun uygulanabilmesi için bu alanda uzman avukatlardan avukatlık ve danışmanlık hizmeti alınması gerekmektedir. Ofisimizde  çek ve senetlerin icra yolu ile tahsili, açılacak icra takibi usulünde doğru usulün uygulanması ve icra takibinde alacağın kısa sürede tahsilinin sağlanması amacıyla alanında uzman avukatlarımız ile avukatlık ve danışmanlık  hizmeti sağlanmakta, bu amaçla uzman kişi ve kurumlarla da işbirliği içerisinde çalışılmaktadır. Web sitemizde yer alan soru formundan, ofisimizi arayarak veya ofisimize gelerek bir kahvemizi içip bizlerle tanışabilirsiniz.
İş sözleşmesinin hangi hallerde son bulacağı 4857 sayılı iş kanununda düzenlenmiştir. 4857 sayılı iş kanunumuzda iş sözleşmesinin feshedilebileceği haller işçi ve işveren için ayrı ayrı düzenlenmiştir. İş kanunumuzun 24. Maddesinde iş sözleşmesinin işçi tarafından derhal feshedilebileceği durumlar, 25. Maddesinde ise işveren tarafından derhal feshedilebileceği durumlar düzenlenmiştir. İş akdinin işveren tarafından fesih ihbar sürelerine uyulmaksızın sonlandırılması halinde işçi İhbar Tazminatına hak kazanmaktadır. İş akdinin işçi tarafından her ne sebeple olursa olsun feshedilmesi hallerinde işçi İhbar Tazminatına hak kazanamamaktadır. İş akdinin işveren tarafından haksız ve bildirimsiz olarak sonlandırılması halinde ve kanunda düzenlenen haklı nedenlerle işçi tarafından feshi halinde işçi Kıdem Tazminatına hak kazanmaktadır. Her ne kadar istifa eden işçinin tazminat hakkı kazanamayacağı kural olarak kabul edilmiş ise de gerek kanunda gerekse uygulamada bu durumun istisnalarına da yer verilmiştir.  İşçinin işveren tarafından istifaya zorlanması nedeni ile işten çıkması, işçinin 15 yıllık sigortalılık süresi ve 3600 prim gün sayısını doldurması sebebi ile işten çıkması,  işçinin evlilik, sağlık sebepleri, Meslek Hastalığı, Malullük, Askerlik gibi nedenlerle istifa etmesi hallerinde işçi Kıdem Tazminatına hak kazanarak işten çıkmış olacaktır. İş sözleşmesinin hangi tarafça feshedildiğine bakılmaksızın iş sözleşmesinin feshi durumunda işçi,kullandırılmayan yıllık izinlerine karşılık gelen ücretleri,  ödenmeyen fazla çalışma ücretleri, ödenmeyen UBGT ücretleri, ödenmeyen AGİ ücretleri, ödenmeyen maaş alacaklarını  yasada düzenlenen zamanaşımı süreleri içerisinde talep etme hakkına sahiptir.  Özellikle iş akdinin feshinin düşünüldüğü aşamada işçi tarafından yapılacak yanlış bir hamle işçinin tüm haklarını kaybetmesine sebep olabilmektedir. İşçinin gerek iş akdini feshedeceği aşamada, gerekse sonrasındaki alacaklarını işverenden talep ettiği süreçte, dava sürecinde bu alanda uzman avukatlardan yardım alması, fiilen işveren karşısında güçsüz durumda olan işçinin işveren karşısında güç kazanması ve hak kaybına uğramaması için son derece önemlidir. Ofisimizde, işçinin haklarının korunmasını, işçinin işveren ile eşit şartlarda mücadele etmesini sağlamak amacıyla,alanında uzman avukatlarımız ile avukatlık ve danışmanlık  hizmeti sağlanmakta, bu amaçla uzman kişi ve kurumlarla da işbirliği içerisinde çalışılmaktadır. Web sitemizde yer alan soru formundan, ofisimizi arayarak veya ofisimize gelerek bir kahvemizi içip bizlerle tanışabilirsiniz.
4857 sayılı İş Kanunumuz, iş ilişkisinin sürekliliği ve istikrarını sağlamak amacıyla, çeşitli maddeleri hüküm altına almış ve geçerli bir neden bulunmadan veya sebep gösterilmeden yapılan fesihlerin geçersiz kabul edilmiştir. Yine İş Kanunu’nundaişverenin bireysel ve toplu işçi çıkarması halleri sınırlandırılmış ve belli şartlara bağlanmıştır Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi ile aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde en az 6 aylık süre ile çalışmış olan ve iş sözleşmesi işveren tarafından haksız ve bildirimsiz olarak sonlandırılan işçi işe iade davası açabilir.   İşe iade davası, çalışan sayısı 30 veya daha fazla olan işyerlerine karşı açılabilmektedir.  4857 sayılı iş kanunumuzda işe iade davası açmak süreye bağlanmıştır. İşçi iş akdinin haksız feshine ilişkin bildirimin kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren 1 aylık hak düşürücü süre içerisinde işe iade davası açmalıdır. Kanunda düzenlenen bu sürenin hak düşürücü süre olması sebebiyle 1 aylık süre içerisinde dava açılmaması halinde dava açma hakkı artık kaybedilmiş olacaktır.   İşe iade davalarının kazanılması halinde,  mahkemece işçinin işe iadesi ile birlikte, işverenin boşta geçen süre için işçinin 4 aylık brüt ücreti tutarında ve işe iade edilmemesi halinde ödenmek üzere işçinin 4 aylık brüt ücreti tutarında tazminat ve tüm sosyal haklarının ödemesine karar verir.   İşe iade kararının kesinleşmesi ve kesinleşmiş kararın işçiye veya vekiline tebliğ edildiği tarihten itibaren 10 iş günü içerisinde işçi tarafından işe iade talebinin işverene bildirilmesi ve işverenin işçiyi işe  başlatmaması halinde işveren işçiye boşta geçen süre için verilen tazminata ek olarak 4 aylık brüt ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlüdür.  Ancak işçinin işe başlatılması halinde yalnızca boşta geçen süreye ilişkin 4 aylık brüt ücret tutarındaki tazminatı ödemekle yükümlü olacaktır.   İşe İade davalarında uzman avukat yardımı alınması iş akdi haksız yere sonlandırılmış ve mağdur olan işçinin mağduriyetinin giderilmesi ve yargılamanın sağlıklı ilerleyebilnesiiçin son derece faydalı olacaktır. Ofisimizde  alanında uzman avukatlarımız ile aile hukuku ve boşanma davalarında, danışmanlık ve avukatlık hizmeti sağlanmakta ve bu amaçla hukuk büroları ve alanında uzman kişi ve kurumlarla işbirliği içerisinde çalışılmaktadır. Web sitemizde yer alan soru formundan, ofisimizi arayarak veya ofisimize gelerek bir kahvemizi içip bizlerle tanışabilirsiniz.